Sen nereden geliyordun bilmiyordum
başucu kitabımdan yorulmuştu gözlerim
hani biraz önce satırlarında gezindiğim
sen demeden sonunu bildiğim o cümlenden bir nefes önce
seni düşünerek daldığım hangi geceydi bilemediğim
her öğün seni sunuyordu bana
her lokmada yutuyordu senden uzaklığım
her yol sana çıkıyordu da
ben çıkmaz sokaklarda geziyordum
seni anlatıyordum herkese
ve sen yoktun
uzak bir köşede yalnız ne yapardın bilmezdim
sonra…
sen geliverirdin her zaman olduğu gibi
soğuk odamda donmak için bir pencere daha açıyordum
söküp atamadığım ateşini ciğerlerimden atmak için
Seni bulduğumu zannederken
her gece sabah olmasın diye dua ederken
ben onu unuttum derken…
birgün…
dudaklarımın söylediğine inanmayan kalbim atarken sana doğru
bir kış gününde leb-i deryada seninle soluyana kadar İstanbul’u
nefes almayan ben..
Ve şimdi sen ben ve….
onun da sırası geldi.
Buyursun gelsin.
Hoş gelsin.