Gözlüğün hikayesi…

Yıl 1994 yaş 16.5, Darülfunun‘da üniversite tahsilime başlıyorum. Kolay değil kimler gelmiş geçmiş.. Nicelerinin ‘Sen mi büyüksün ben mi büyüğüm koca İstanbul!” delikanlılığı ile geldiği sonrada “Sen büyüksün tamam” diyerekten Haydarpaşa Garından uzaktaki köyüne salya sümük dönmek üzere Kara trenlere bindiği, yiğidin harman olduğu, taşından toprağından siyanürsüz altının fışkırdığı, kalem bıyıklı Ayhan Işık’tan, çarşambanın çember sakallı hocalarına kadar çeşit çeşit insanın bir şekilde toprağına ayak bastığı, başbakanın başımıza musallat olmadan önce ilk çöreklendiği makamın ana konusu , bu uzun cümlenin kurulmasına sebep olan, daha da uzunlarına hatta külliyatlara kadar yolu olan bir şehre yüksek tahsilimi gerçekleştirmek için gelmişim. 2 hafta yurttan çıkamamıştım hatırlıyorum. Sonra bi çıktım o günden sonra artık nerelere girdik çıktık ben hatırlamıyorum.
İlk yılım çok garip geçti. Hiç tanımadığım insanlarla aynı evde yaşamaya başladık post travmatik gurbet bozukluğu zaten bünyemizi sarsmışken, nice insanlarla hoşbeşler ettik, gezdik tozduk, sabahlara kadar uyumayıp akşamlara kadar uyanmadık.
Ve bir gün 3. sınıftı sanırım yolumu şaşırarak Mediko-sosyal denen garabet binaya yanlışlıkla girip, sek sek sekerek göz doktorunun ağına düştüm.
Işıklar tuttu gözüme, “hımm”ladı, “aa ha!” dedi, kağıtlar karaladı derken dünyaya Fahri Kuz optikten alınmış allengirli gözlüklerle bakmaya başladım. Kişiliğim değişti bir anda bu müthiş aksesuarın verdiği gazla Beyoğlu’nda bir levantenden alınan harika bir kasketle bal çalındı karizmamıza…
Çok değil 1 yıl sonra başka bir göz doktorunun boşuna vermişler sana bu gözlüğü demesi ile irkildiğim koltuğumdan aradan geçen 9 sene ile beraber mavi bir gözlük çerçevesinin aralığında bu yazıyı yazıyorum.
Uykusuz gecelerin, 17-18 saatlik bilgisayar başında iş maratonlarının, gece karanlığında bi o yana bi bu yana sallanan direksiyonların sonunda bir adet mavi gözlük, 2 adet göz damlası ile (ki tam bir işkence, bir insan 4. denemesinde anca isabet ettirir de verdiği refleksle bütün zerreciklerini aleme saçar mı bu damlanın olacak şey değil) hayatıma devam ediyor olacak olmam bu yazının ana konusudur.
Sabredip okuyanlara vereceğim kaygı mesajı ”hangi çerçeveden bakarsanız bakın hayata görmek istediğinizi görürsünüz” olacak.

Bir zamanlar bu çerçevelerin çok yakıştığı bir insan için yazdığım şiiri hatırlayarak yazımı bitirip burun törpüsü olarak nitelediğim gözlüğümün camlarını temizleyeceğim.

“Gözlüğün hikayesi…” üzerine 2 yorum

  1. çok güzel bir kişisel vep sitesi,bu sitelerin artarak çoğalmasını dilerim,bu konuda bizede yardımcı olabilicek arkadaşlara kapımız açık,saygılar sunar başarılar dilerim.m türk

mustafa için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir