YOLSUZ/Kayıp Kitap-4 04 Ocak 2011

Bölüm 1.

Dilge’yi ilk evinin sokağında görmüştü. Sıvaları dökülmüş mavi boyalı evin karanlık gölgesinden bir kedi sessizliğinde karşısına çıkıvermişti. Gördüğü anda bu karanlık kızın ağzından çıkan çekil yolumdan kelimelerinin suratına çarpan sertliği ile ne yapacağını şaşırmıştı.

Kendine güldü geçti. Gık bile diyememişti. Arkasından endamını süzmüş gözlerini alamadığı bordo çoraplarıyla içi gıdıklanmıştı. Çalan telefonuna bakmasıyla adını öğrenmişti. Dilge…

Babası ona küçükken tek birşey öğretmişti o da annesinin sözünü dinlemesi gerektiğiydi. Anadolu’dan bu büyük şehre göçmüş annesi oldukça titiz bir anadolu kadınıydı. İnce kemikli bedeni yıllardır çocuklarının yükünü taşımaktan her an yıkılacak gibi çatırdıyordu. Ne zaman bir çocuk gibi hareket etse annesinden gelen şimşek gibi bakışlarla iyi çocuk olması gerektiğini anlar, tam karşı çıkacağı anda babasının nasihati aklına gelir kendine çeki düzen verirdi. Bu yaşına kadar değişmeyen tek şey belkide bu davranış şekliydi. Nedense Dilge’yi gördüğünde annesi aklına gelmişti.

Dilge’ye karşı ilk kurduğu cümle bir soru işareti ile bitiyordu. Sorusu ise karmaşık ve rahatsız edici bir zaman diliminin başlangıcı olacaktı. Bilse sorar mıydı?

KARŞILAŞMA

Yağmur sert yağıyordu. Yağmurluğunu yanına almamıştı ama geçen kış bir gece kaldığı kızın evinden çıkarken eline geçirdiği şemsiye yanındaydı. Bu şemsiyeyi hakettim diye düşünerek kaptığı gibi sabah ezanıyla birlikte yola vurmuştu kendini. Aynı soğuk, aynı yağmur, aynı yalnızlık diye düşündü.

Yorgun ve sıkkındı. Her defasında aynı vicdani sıkıntıyı hissediyordu. Yine de vazgeçemiyordu bu tek gecelik ızdıraplardan. Hızlı adımlarla evinin yolunu tuttu. Cebinde kalan son parayla sigara alırım diye düşündü. Taksiye binmedi. Evine daha önce de yürüyerek gittiği olmuştu. Kafasında artık birşeyleri değiştirmesi gerektiği düşüncesi aydınlanan gökyüzüne inat yüzünü karartıyordu. Nasıl değişebilirdi herşey? Islandıkça hızlanan adımları tekrar eden bir filmin bıktırtan sahnelerinden çıkmış gibi sessiz sokakta yankılanıyordu.

Mavi boyalı evi geçti. Sulara çarpan ayak sesleri başkalarıyla karışmaya başladı. Giderek yaklaşan ayak sesleri ince bir sesin küfürlerinin ekosunda kayboluyordu. Ses yaklaştı. Omzunda hissettiği ağrının nedeninin az önce onu umursamadan geçip giden Dilge’ye ait olduğunu farketmesi ve direk çoraplarına bakması uzun sürmedi. Koyu yeşil çoraplar, aynı iç gıdıklanması. Çantasına sarıldı Dilge’nin.

-Yavaş olsana…

Dilge hiç cevap vermedi. Geçen yıl gittiği gezide aldığı eski deri çantasının ucundan sallanan doğu alman askeri nişanı sokak lambasının ışığı ile parladı. Gözündeki yaşla beraber. Az önce canı yanmamıştı sanki, unuttu kızdığını. Dilge bacaklarının güç kaybetmesi ile yere yığıldı.

Kolundan tuttu ama Dilge kurşun gibi ağır bedenini yere çalmaya kararlıydı. Son bir gayretle mavi boyalı evin 2 blok ötesindeki apartmanın girişindeki mermer merdivene oturmasına yardım etti.

Dilge’nin o anki bakışını hiç unutamayacağını düşündü. Tanımadığı adama yaşlı ve mavi gözleri ile baktı.

-Beni buradan götür.

Cevap verdi sonu soru işareti ile biten bir cümleyle.

-Nereye gitmek istersin?

1.Bölüm sonu

YOLSUZ/Kayıp Kitap-3 29 Aralık 2010

Bölüm 1.

-Evden çıktığımızdan beri konuşup duruyorsun.

-Susayım mı?

-Konuş ama az.

-Bu kadar mı bıktın benden. Ne yani sussam beni daha çok mu seveceksin. Anlamıyorum seni artık.

-Artık mı? Sen beni anlamış mıydın?

Sessizliği koluna taktığı anda kafatasında bağrışmalar başladı. Anlamadığım sen misin diye düşünmesi ile kapa çeneni diye bağırması bir oldu.

-Ben mi kapatayım. Sen konuşuyorsun ben susmanı istedim sadece.

248 adımdır birbirine bağlanmış elleri biraz önce ikisi de farketmeden ayrıldı. Terli elleri bacaklarının iki yanında salınırken, isteksiz gövdeleri aynı yöne gitmeye devam ediyordu. Vıcık vıcık terlemelerine rağmen ikisi de üzerlerindeki montları çıkarmadılar. Dilge köşe başındaki tekel bayiinden sigara almaya girdi. Bir süre sonra çıktığında sigarasını çoktan yakmıştı. Her zamanki gibi sigarasını sol elinde tutuyor bir erkek edasıyla dudakları ile buluşturduğu sigarayı farketmeden ısırıyordu.

-Bırakmadın şu zıkkımı!

-Bırakmadım.

Kendini bildi bileli sigara içerdi Dilge. Arkadaşları ile okuldan kaçmaya başladığı günlerde aldığı o pis kokulu Samsun sigarası ile başlayan tiryakiliği ona sararmış dişler vermişti. Belki de o yüzden gülmüyordu.

Sosyoloji okumuştu. Öğrenciyken gittiği parti sayısı girdiği ders sayısından fazlaydı. Zaten okulu bitireceği de yoktu. Erkek arkadaşından uzak kalma korkusu ile bitirmişti okulu. Korkuları hayatına yön veriyordu. Hep böyle olmuştu. Şimdi de korkuyordu. Neden?

-Neden?

-Ne neden?

-Neden bana hep kötü davranıyorsun?

-Ben mi?

Kaldırımın bittiği yerde arabalar yeşili bile beklemeden harekete geçtiği anda Dilge yola atladı. Kolunu saran el tutmasa az önce montunu yalayarak geçen taksi ona çarpacaktı.

-Dikkat etsene görmüyor musun kırmızı ışığı? Dursana…

Ona inat yeşili beklemeden peşinde bir çitanın koştuğu ceylan gibi bir çırpıda karşıya geçti. Arkasına baktı. Durmadı.

YOLSUZ/Kayıp Kitap-2 27 Kasım 2010

Bölüm 1.

Yolun karşısına geçti. Yerin yarım metre altına doğru inmiş dükkanın vitrinindeki çıplak vitrin mankeni ile merhabalaştı. Bir an nereye gideceğini hatırlayamadı. Yanından geçen arabaların rüzgarı ile kulaklarını tırmalayan inşaat sesini ne kadar rahatsız edici bulmuştu. Tekrar söylendi. Dün akşamki kalabalığı hatırladı. Birbirine bakan donuk gözlerin arkasındaki dünyayı düşünmeden edemedi. Benimde gözlerim öyle mi bakıyor diye solundaki berberin aynasına baktı. Gözlerine değil ayağındaki botlara baktı.

30’unu yeni geçmiş, kendi halinde bir insandı. O kadar.

Yüzyıldır bu sokakları arşınlıyor gibiydi. Yüzyıldır yaşıyor gibiydi. Yüzyıl gibiydi. Sabah onu şaşırtan tebessümün uçup gittiğini farketti. Ayna aramadı gözleri. Kolundaki saate baktı. Daha çok vardı. Bir kafede otursam diye düşündü. Kahveyi hiç sevmezdi. Çay söyleyecek yine, tadını beğenmezse söylenecek ve her zaman olduğu gibi ayıp olmasın diye son damlasına kadar içecekti bardaktaki çayı. Boşverdi.

Bir süredir kitap okumuyordu. Yazmakta istemiyordu artık. Babası öldüğünden bu yana hiç birşey yapmıyordu hatta. Arkadaşları vardı. Nerdeydiler? Unuttuğunu farketti.

….

YOLSUZ/Kayıp Kitap-1 22 Kasım 2010

Bölüm 1.

UYANIŞ

Güneşin göz kapaklarını okşamasıyla uyandı. Nedeni belirsiz bir tebessümün dudaklarında olduğunun henüz farkında değildi. Yanıbaşındaki ayağı kırık saate baktı.Sadece baktı.

Yatağında doğruldu. Ayağını yatağın ucundan sarkıttı. Ayakları ile terliğini ararken bir yandan yarım açık gözleri ile pencereyi süzüyordu.

Boynuna uzattığı eliyle ensesini sıvazlarken gözü aynaya ilişti. Tebessümünü gördü. Kim bu yabancı diye baktı. En azından uzun zamandır görmeye alışık olmadığı bir yüz olduğunu düşünmesi ile başını çevirmesi bir oldu.

Kapıyı açtı. Karanlık bir koridordan yavaş adımlarla geçerken, sol elini duvara değdiriyordu. Uyurgezer gibi geçtiği koridorun sonunda beyaz bir kapı onu karşıladı. Zorlayarak açtığı banyo kapısından içeri girdi. Yüzünü yıkadı. Odasına doğru yola koyuldu. Bu uzun koridorun her santimetresinde bir resim vardı sanki. İnsanlar, çiçekler, düşler, gerçekler…

Odasına girdi. Pencereyi açtı. İçeri giren serin hava henüz kurumamış saç uçlarına dokunup geçerken çektiği nefes ile titredi olduğu yerde. Rahatlayan gövdesini yatağın başucundaki telefonuna doğru yönlendirirken içten içe söylenmeye başladı.

Neden hep peşimdesin?

Evden çıktı.

Bölüm 1 devam edecek…